5 Eylül 2011 Pazartesi

Süleymaniye Camisi

SÜLEYMANİYE CAMİ

Süleymaniye denince sadece büyük bir sanat eseri olan Süleymaniye cami değil bu caminin adını verdiği büyük bir semt anlaşılmalıdır.Camisiyle,avlusuyla,türbesiyle,Tiryaki çarşısıyla ve çevresindeki yaşayan tüm dinamikleriyle öyle bir semt ki adını aldığı zamanın Avrupalısının Muhteşem Süleyman diye lakaplandırdığı Kanuni Sultan Süleymana yakışacak kadar görkemli bir semt.

Gelelim bu muhteşem caminin inşaat hikayesine: Kanuni Sultan Süleyman bir gün Mimar Sinanı huzuruna çağırarak Ecdanının yaptırdığı tüm camilerden daha görkemli ve kusursuz bir cami yapmasını emretti.Koca Sinan hemen yapacağı caminin resmini çizerek padişaha sundu.Kanuni resmi görürgörmez adeta justinionosun Ayasofyanın temsili resmini gördüğünde heyecanlandığı gibi Heyecanlandı ve Mimar Sinana hemen inşaata başlamasını emretti.Koca Sinan emsali görülmemiş bir mabed için imparatorluğun dört bir tarafından malzemeler toplamaya başladı.Rivayetlere göre Camide kullanılan dört direkden biri İskenderiyeden biri Baalbek Harabelerinden biri Topkapı Sarayı civarından ve dördüncüsü de Fatih Kıztaşı mahallesinden alındı.Ayrıca Marmara adasından ve Arap Yarımadasının değişik yerlerinden değişik renklerde mermerler getirildi.Süleymaniye Caminin İnşaatı sırasında yaşananlardan birçok rivayet olmakla beraber şu olay yapım aşamasına ışık tutar.

Bir gün Mimar Sinan inşaatı tefişe gelir ve kimseye görünmeden çalışan ameleleri gözetlemeye koyulur.Biraz zaman sonra bir amelenin yaptıkları dikkatini çeker.Bu amele yerden aldığı tuğlaları götüreceği yere kadar getirir fakat yere bırakmadan aldığı yere götürüp bırakır.Sonra tekrar yerden alıp aynı şeyleri tekrarlar.Koca Sinan bu olaya biraz öfkelenerek ama hayret ederek ameleyi yanına çağırıp amacının ne olduğunu sorar. Amele sıkalarak şu cevabı verir.

-Efendim, dün gece maalesef yıkanamadım. Böyle pis iken Allahın evine tuğla koymaya içim el vermiyor,fakat bugünkü yevmiyemi de hak etmem için çalışmam gerekiyor.Ben de böyle bir yöntem buldum.Tuğlaları taşıyorum fakat caminin duvarına koymuyorum. Deyince Koca Sinan ameleyi tebrik eder ve inşaatı bir süre durdurup önce işçiler için bir hamam yapılmasını emreder.

Bu muhteşem caminin açılış günü de çok şaşalı olmuştu elbet.Tüm devlet erkanı başta Muhteşem Süleyman,Sokullu Mehmet Paşa, Ebusuud Efendi, Barbaros Hayrettin Paşa ve tarihe damgasını vurmuş birçok isim açılış merasiminde hazır bulunuyordu. Bu sırada Mimar Sinan halkın arasından bir çocuğun “Bakın gördünüz mü şu minare yamuk duruyor.”dediğini işitti.Sinan çocuğu hemen yanına çağırdı.Çevresindeki ustalara çocuğun gösterdiği minareye bir halat bağlamalarını söyledi.Halatın ucunu da çocuğa tutturdu.İşçilere halatı kuvvetlice çekin talimatı verdi. Çocuğa minare düzelince haber ver,dursunlar dedi.Çocuk biraz sonra tamam düzeldi dedi ve işçiler halatı bıraktı.Çocuk marur bir eda ile kalabalığın arasına karışınca ustalar Mimar Sinana :

-Mimarbaşımız minarenin yamuk olmadığını siz bizden daha iyi bilirsiniz deyince Koca Sinan Şu güzel cevabı verdi:

- Bilirim elbet.Fakat şu çocuğu minarenin yamuk olmadığına ikna etmek , bu minareyi yapmaktan daha önemlidir.

Kanuni ,bu muhteşem caminin kapısını açmak şerefini Mimar Sinana bıraktı.Büyük bir kalabalık tekbir sesleri ile içeriye giriyordu.Bu sırada müezzin mahfelinden Nur Suresinin şu ayetleri okunuyordu:

“Bu Nur Allahın, yüksek tutulmasını ve içlerinde adının anılması emrettiği mescitlerde bulunur.O inanlar buralarda sabah ve akşam Allahı tespih eder ve namaz kılarlar.” Nur Suresi 36.ayet

Erdem Kılavuz 2000

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder